Milletvekili Altıntaş, “İzmir’deki körfez Kirliliğinin Sorumluluğu İktidarda” Milletvekili Altıntaş, “İzmir’deki körfez Kirliliğinin Sorumluluğu İktidarda”

YERELGÜÇ/SILA AVŞAROĞLU

Demokrat Parti İzmir Milletvekili Salih Uzun, TBMM kürsüsünde yaptığı konuşmada şunları söyledi, “Kanun üzerinde kanunla ilgili söylenebilecek her şey söylendi. Samimi bir muhafazakarlık eleştirisi üzerinden konuya gelmek istiyorum. Sanırım parlamento tarihimizin barındırdığı muhafazakar sayısı bakımından en muhafazakar olmasa bile onlardan biri bu dönemdir. Burada rahmetli Erbakan’ın talebeleri, arkada şimdi var mı bilmiyorum ama rahmetli Erbakan’ın oğlu ve talebeleri, burada rahmetli Erbakan’ın partisi, arkada benim de dahil olduğum rahmetli Özal’ın ve rahmetli Demirel’in kurduğu partilerin mensupları, burada rahmetli Türkeş’in partisi, yine burada rahmetli Türkeş’in kızının da olduğu partinin mensupları. Bütün bu liderlerden bağımsız olarak bütün partilerde milliyetçi muhafazakar, liberal muhafazakar, sadece muhafazakar, muhafazakar Türk, muhafazakar Kürt hepsi var.  Muhafazakarların varlığında, sayısında hiçbir problem yok. Ama şahit olduğumuz muhafazakarlık uygulamalarında ciddi problemler var. Bütün muhafazakarlık tanımlarında klasiğinden modernine ortak özelliği muhafazakarlık aksiyon temelli bir ideoloji değildir. Daha çok bir tavır, bir tutum, bir düşünce biçimi, bir yaşam biçimidir. Temelinde de muhafaza etmek vardır. Neyi muhafaza edeceğiz? Değerleri; tarihinden süzgecinden geçmiş, zamanın sınamasından geçmiş değerleri. Başka? Toplumu. Başka? Toplumun içinde bulunduğu doğal çevreyi yani tabiatı, tabiatı oluşturan bütün canlıları. Onların florasını, faunasını, onlara hayat veren her şeyi; havayı, suyu, ormanı, denizi, dereyi, yaylayı, kurdu, kuşu, kediyi, köpeği. Bunlar olmazsa muhafazakarlık olur mu? Tabiatı önemsemeyen muhafazakarlık olur mu? Bakın son yıllara şimdi. Bütün bu muhafazakar camiaları töhmet altında bırakacak uygulamalar var. Tabiatı tahrip eden, ormanı tahrip eden ne kadar proje varsa son yirmi iki yılda bu muhafazakar kadroların aklına gelmiş. Dereleri kurutan, yaylaları kurutan ne kadar proje varsa son yirmi iki yılda bu muhafazakar kadroların aklına gelmiş. Toprağı altını üstüne getiren ne kadar iş varsa, ordunun yüzde yetmiş dördünü, Giresun dağlarının neredeyse tamamını maden sahası ilan etmek bu muhafazakar kadroların aklına gelmiş. Düşünebiliyor musunuz? “Kanal İstanbul” gibi bir projeyi yani tabiatı müdahale etmede, tabiatı tecavüz etmede zirve olacak bir projeyi, milyarlarca ton toprağı kazmayı, milyarlarca ton hafriyatı çıkartmayı gerektiren bir projeyi, yani bir kanal kazıp yeni bir boğaz gibi, sadece bu çağda yaşayanları değil kıyamete kadar, kainat var oldukça, kim yaşayacaksa hepsini etkileyecek bir projeyi bu muhafazakar kadro akıl etti. Bunda bir tuhaflık yok mu? Bu muhafazakarlıkta bir gariplik yok mu? Şimdi gelelim bugün ki konuya. “Köpekler çocuklara saldırıyor, köpekler insanlara saldırıyor. E o zaman ne yapalım? Köpekleri öldürelim.” Çocukları mı öldürelim köpekleri mi? Biz bu iki tercihten birini tercihe mecbur muyuz? Başka yolu yok mu? Makul bir çözüm yok mu? Var canım, var. Düşünsek var. Bakın bu muhafazakar retorikte sürekli kullandığımız, “insanoğlu eşrefi mahlukattır yaratılmışların en şereflisidir.” Sürekli kullanırız. Gerçi bu kavramın kendisi tam olarak dini kaynaklarda tam olarak yoktur. Ama ahseni takvim Kuran’da tam olarak vardır. “Biz insanı ahseni takvim üzere” yani “En güzel kıvamda yarattık” Kıvam, Kıvam! Yani denge. İnsanoğlu varlıklar aleminde dengeyi kurma kapasitesine sahip olduğu için. Makulü arama ve makulü bulma kapasitesine sahip olduğu için yaratılmışların en şereflisidir. Yoksa makulden uzaklaşmışsanız, vicdanla irtibatı kopartmışsanız niye yaratılmışların en şereflisi olasınız ki? Sonuç olarak size, bize, hepimize vicdani muhafazakarlık öneriyorum” dedi.

Editör: Gülçin Kargaoğlu