YEREL GÜÇ/ÖZGE YELKEN
Son günlerde büyük bir tartışma konusu ve gündem yaratan 5199 sayılı hayvanları koruma kanunda değişiklik yapılmasını ön gören kanun teklifi TBMM Başkanlığına sunulmuş ve teklif TBMM Tarım, Orman ve köy işleri komisyonunda kabul edilmişti.
Kabul edilen kanun teklifi çeşitli kesimlerden tepki alırken Demokrat Parti İzmir Milletvekili Salih Uzun’da kendi sosyal medya hesaplarından bir açıklamada bulundu.
Uzun yaptığı açıklamada “Sadece inanç sistemleri değil, her türlü kamu örgütlenmesinin de özünde yaşatmak vardır. Devlet ise tüm kamusal örgütlenme biçimlerinin en üst noktasıdır ve o da varlık amacını ve meşruiyetini yaşam hakkı üzerine kurar.
Erdoğan bu yasayı savunurken, her zaman olduğu gibi, ifrat ve tefrit sarkacında kendi çıkarına olanı, kendisine yaradığını düşündüğü yerden zorluyor. Maalesef bir kere daha, “PKK terörü ve Gazze’deki katliamlara ses çıkarmayanlar” diye başlayan bir hamasetle konuyu her zaman yaptığı gibi saptırmaya, bizi iki ölüm arasında seçim yapmaya itiyor.
Kendisinin ve partisinin çok tehlikeli bir şekilde hamaset zehrini topluma zerk etmeye çalıştığı yer, ucube rejimini sürekli olarak tahkim ettiği noktadır. Çünkü yoksulluk, baskı ve yıkım sarmalında heba ettiği toplumun öfkesini bu tür yerlere kanalize ederek asıl sorunlardan bizleri uzaklaştırmaya çalışmaktadır.
Geldiğimiz noktada, günlerdir yasayı ve bu yasanın bir katliama sebep olup olmayacağını tartışıyoruz. Konunun özünden sapmış durumdayız. Parlamento geleneği ve sivil toplum imkanları ile ülkenin bütün çözüm üretici kurumsal kanalları zaten çoktan kapatılmış durumdadır.
Erdoğan ve rejiminin yapmak istediği, bu sefer diğerlerinden daha tehlikeli bir süreci tetikleyecek şekilde kutuplaşmayı köpürtmektir. Eminim ki; Erdoğan ülkenin yeni bir gezi sürecine girmesini içten içe istiyordur. Halbuki ihtiyacımız olan kutuplaşmayı köpürtecek yeni Gezi eylemleri değil, çözüm eylemleridir.
Sorunun çözümünde, ifrat ve tefrit seçenekleri dışlanarak, gerçek inisiyatif toplumun bizzat kendisinde olmalıdır. Gerçek çözüm de bizzat toplumun içinden çıkacak somut plan ve uygulamalarla hayata geçirilmelidir. Bunu başarmalıyız ve başarabiliriz.
Sokak hayvanları sorunu, bu ucube yönetimden yaka silken sıradan yurttaşlar için de kendisini ispat etmek isteyen muhalefet belediyeleri için de büyük bir şanstır. Dahası, üzerine yıllardır beton dökülmüş sivil toplumun yeniden ayağa kalkması için bir fırsattır. Bu konu, Türkiye’de toplumun iktidara rağmen yeniden toplum olabileceği bir başlangıç noktasına emin olun çok kolay bir şekilde çevrilebilecektir.
İnsanlara, canlılara veya doğaya yapıcı ve yaşatıcı bir şekilde toplumun azami çoğunluğu olarak yaklaşabilmek adına, yerel yönetimlerin sivil toplum örgütleri ve gönüllüleri bir araya getirebilecek bir zemini kurması yetecektir. Kimisi maddi imkanı, kimisi ise alın teriyle gönüllülük esasıyla hem sokakları güvenli kılabilir hem de sokak hayvanlarını yaşatabiliriz.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği ve hayvan hakları dernekleri başta olmak üzere yetkinliğini ispatlamış vakıf ve dernekler; il-il, ilçe-ilçe bir “Sorun ve İhtiyaç Haritası” ortaya koyabilirler. Veteriner Hekimler ve Barolar bu iş birliğine hazır olduklarını ifade ediyorlar. İşte biz de Meclis’te bu “Sorun ve İhtiyaç Haritası” üzerinden sağlıklı verilere dayalı bir çözüm yasası çıkarabiliriz. İktidarın yapması gereken; toplumla ve muhalefetle inatlaşmaktan vazgeçip, şu anda Meclis gündemindeki yasa teklifini geri çekerek, böyle makul bir çözüm yasasına zaman ve imkan tanımak olmalıdır.
Ben hem sade vatandaş hem de Demokrat Parti İzmir Milletvekili Salih Uzun olarak, makulde buluşup, mümkünü gerçekleştirebileceğimize eminim. Buradan herkesi öfkesini ve umudunu somut eyleme dönüştürdüğü bir seferberliğe çağırıyorum. Ben de üzerime ne düşerse yapmaya hazır olduğumu tüm Türkiye’ye ilan ediyorum. Çünkü mesele sadece hayvanlar değil, bütünüyle yaşam hakkımızdır. Çare ise makulü mümkün kılmaktır” dedi.