Dünyada hiçbir fert yoktur ki tek başına yasayarak bütün ihtiyaçlarını kendisi temin edebilsin. İlkel kabilelerden on medeni toplumlara kadar insanlar bir arada yaşamışlar ve her türlü ihtiyaçlarını işbirliği, karşılıklı anlayış ve çalışma ile karşılamışlardır.
Fertlerin bir arada yaşayışlarına örnek olarak, en basta aileyi gösterebiliriz. Aile; kadın ve erkek iki kişinin birleşerek kurdukları toplumun Temel tası" olan önemli bir kurumdur. Aile yuvası ne kadar sağlam temeller üzerine kurulur, kadın ve erkek arasındaki karşılıklı iyiniyet, sadakat, anlayış, hak ve vazife duyguları ne derece kuvvetli olursa bu tür ailelerden meydana gelen toplumlar da o nispette güçlü olur. Milletlerin bütünlüğü ve sağlamlığı, ailenin bütünlük ve sağlamlığına bağlıdır. Memleket ve milletini sarsılmaz bir aşkla seven ve vatanı uğruna seve seve fedakârlıklara katlanabilen aile ve fertlerden oluşan toplum güçlüdür. Böyle bir toplumu içten ve dıştan yıkmaya çalışanlar emellerine hiç bir zaman ulaşamazlar.
Bilindiği üzereaile. bir kadın ile erkeğin ömür boyu birlikte yasamak üzere, nikahla birleşmeleriyle kurulur. Bu itibarla bugünkü sohbetimizde nikâhla ilgili önemli bazı açıklamalarda bulunacağız.
Islâmi hükümlere göre nikâh, evlenme ehliyetine sahip ve aralarında evlenmelerine dini bir engel bulunmayan bir kadınla bir erkeğin şahitler huzurunda, evlenme konusunda karşılıklı rızalarını beyan etmelerinden ibaret bir sözleşmedir.
Akitlerin temeli karşılıklı rızaya dayanır. İnsanların rızalarını ifade için kullandıkları ifadelere "İrade Beyanı" denir. İslâm alimleri karşılıklı irade beyanının birincisine "icab". ikincisine "kabul" demişlerdir. Bu icab ve kabul şifahi olabileceği gibi yazılı da olabilir.
Nikahın mutlaka bir din görevlisi tarafından kıyılması gerekmez. Resmi nikahtan sonra kıydırılan dini nikah, eşlere mutlu olmaları ve kurdukları aile yuvasının devamı için bir duadan ibarettir. Nikahı, dini olan ve dini utmayan diye bir ayırıma tabi tutmak yanlıştır. Fıkıh kitaplarının nikah bölümlerinde böyle bir tasnife rastlanmaz. Evlenecek olan kadın ile erkeğin bu konudaki iradelerini. Şahitler huzurunda açıkça beyan etmeleriyle nikâh akdi gerçekleşmiş olur. Aile. nikah sözleşmesi ile kurulan bir müessesedir. Nikahın geçerli olması için devamlı ve aleni olması da şarttır. Bu sebeple şahitlerin huzurunda kıyılmayan ve geçici süre için kıyılan nikâh batıl olup-böyle bir nikâha dayanarak erkek ve kadının birleşmeleri haramdır.
Kuran-ı Kerim'de; nikahla ilgili pek çok ayet vardır Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmakladır: "Evlenmeye mali imkân bulamayanlar, Allah fazlından onları zengin edinceye kadar iffetli kalmaya çalışsınlar." Kur'an. Müslümanları meşru ve iffetli olmaya çağırmaktadır. Nitekim İslâmiyet’ten önce cahiliye devrinde geçici süre için kadınla birleşme seklindeki nikâh toplumda yaygın idi. Toplumda kökleşmiş ve yaygın hale gelmiş olan bu kötü alışkanlık Mekke'nin fethedildiği yıl ebedi olarak yasaklanmıştır.
Hz. Peygamber (SAV.) 630 yılında Mekke’nin fethinden sonra "Ey insanlar..." diye başlayan konuşmasında Allah Tealanın mut'a nikâhını kıyamet gününe kadar ebediyen haram kıldığını ilan etmiştir.
Yaratılışı icabı toplu halde yasayan insanlık aleminin, en küçük topluluğu olan ailenin sağlam temel üzerine kurulması gerekir. Bu temel, tarafların karşılıklı rızaları ile şahitler huzurunda akdedilen nikâhtır. Böyle bir nikâha dayalı evlenmeyi Peygamberimiz (S.A.V.) de: "Evleniniz; böylece çoğalınız. Çünkü ben kıyamet günü sizin çokluğunuzla övüneceğim" buyurarak tavsiye ve teşvik etmiştir
Müslüman anne ve babalara düşen görev evlatlarına öncelikle resmi bir nikah yaptırdıktan sonra, dini nikahlarını yaptırmalarıdır. Zaten resmi nikah olmadan dini nikah kıyılması kanunen de suçtur.