DANANIN KUYRUĞU

Yıllar yılı kullanıldığına çokça rastladığım bir deyim, bugün olması muhtemel olaylar öncesi için tam da rast geldi. Eczane olabilmesi amacı ile yapılan dükkânların kaderi bugün kısmen belli oluyor. Tire Belediye Meclisi, komisyon raporunu ve Başkan Tayfur Çiçek’in talebini bugün akşam görüşecek.
Bir yanda doğru veya yanlış devam eden bir mahkeme süreci var. Diğer yanda, ne cesaretle bilinmez, ortalama 300 bin TL ödeyerek doğmamış çocuğa don biçme hesabı, evini, arabasını satarak para bulup buluşturan ve dükkân alan 10 vatandaş.
Bir yanda, ürettiği proje sonucu yaptığı satışlardan aldığı yaklaşık 3 milyon TL’nin keyfini sürememiş bir belediye başkanı. Param var, hani nerede? Blokeli… Diğer yanda, başlangıç aşamasından beri bu projenin aslına değil, şekline itiraz eden belediye meclis üyeleri. Konuya birçok yönden müdahil edilen hukukçular, mimarlar, mühendisler… Alın size kördüğüm.
Buradaki çözümsüzlüğün baş mimarı şudur desem, bir tuğla da bu soruna ben koymuş olurum diyerekten çekinceli davranıyorum. Bu sorun çözülmesine çözülür. Ne sorunlar çözülmedi ki bu memlekette. Bunlar ne ki? Bugün kısa ve öz yazmaya karar verdim. Sizleri de fazla yormayayım.
Satışı yapılan dükkânlardan ihaleyle mülk edinen vatandaşlar bana göre büyük ölçüde haklı. Haklı olmaları, muhalefetin haksız olduğu anlamına asla gelmez. Belki Tayfur Çiçek de haklı kendine göre. Peki, o zaman sorun ne?
Sorun, adımın en başından çözümsüzlük üzerine atılması. Ben bu konuyu onlarca kez yazdığım için bu defa derine inmeyeceğim. Eğer ki Tayfur Çiçek, konuyu ‘Ben böyle istiyorum, böyle olacak’ şekliyle sunmamış olsa idi durum çok farklı olurdu. Bu duruş da başkan beyin kendi tarzıdır, ona da saygılıyım.
“Mağdurum da mağdurum” diyen vatandaşlarımızın bugün okuyacağınız beyanatlarında “Siyaset uzlaşma sanatıdır, uzlaşmayı bilmeyen, siyaset arenasından yok olur gider” şeklinde söylemleri var. Ben çok merak ediyorum, bu söylemin muhatabı kim veya kimler? Yani daha da açık sorayım: Bu siyaset dersinin muhatapları arasında Tayfur Çiçek de var mı? Yani ona da ‘Başkan bey, bu karşı çıkanların sorunu her ne ise, lütfen anlaş ve çöz’ söylemi var mı?
Belediye Meclisi, çoğunluğun kararı ile karar veren bir organdır. Ve tüm vatandaşlar, yorumları, bakış açıları ne olursa olsun, bu karara saygı duymak zorundadır. Ben bireysel anlamda ve davam için Sayın Tayfur Çiçek’i siyaseten eleştirsem de, birisi bana dese ki ‘Al sana darbe yetkisi, görevden al’. Ben de derim ki ‘Seçimle gelen seçimle gider’…
Bu demokrasi anlayışını içerisine sindiremeyenlerin, memleket menfaati için milli ve hamasi söylemlerde bulunması da son derece abes.
Ben meclis kararına saygı duyarım. Bugün, kıymetli meclis üyelerimiz, hangi kararı verirlerse versinler, ama siyasi, ama kişisel fark etmez. Karar, milletin kararıdır. Bu saygı ve yaklaşımla, meclisimizin ve meclis üyelerinin, tartışmalarda yıpratılmasına ve üzerlerinde baskı oluşturulmasına (buna kapısına zabıta göndermek de dahil) son derece karşıyım.
Bekleyelim ve görelim. Bu kadar aklı başında insan, elbette ki kanunlar, nizamlar ve vicdan çerçevesinde en doğru kararı verecektir. Başkan bey de, bir meclisle çalışmak zorunda olduğunu, umarım bundan sonra sürekli aklında tutar.
Ne diyelim, dananın kuyruğu kopsun artık…
 
{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }