Çağan Irmak anlattı son olarak Giritlilerin mübadele ile gelişlerini…
Henüz izleme fırsatım olmadı…
Bir yanımın Giritli olması nedeniyle en kısa sürede izlemek istiyorum…
***
Dedemden duyduğum ve onun dilinden bir başka dökülen kelimeydi “somi” (ekmek).
Ve daha pek çoğu, maalesef şu an hatırlayamadığım daha pek çok tekerleme gibi cümleler…
***
Benim dedemin insanları, Girit’ten Türkiye’ye ilk mübadele ile gelmiş olanlardan.
İlk mübadele ile yani Girit’teki mallarının karşılığını alarak bu ülkeye yerleşenlerden.
Daha sonraki mübadelede Giritliler neredeyse sadece canlarını kurtararak gelebilmiş Türkiye’ye.
***
Malı ile gelen de, mallarını o güzelim adada bırakıp gelen de aynı özlemle yaşamış bu ülkede.
Girit, Yunanistan'ın en büyük, Akdeniz 'in beşinci büyük adası…
Her yerin zeytin ağaçları ile örtülü olduğu bir ada…
Tıpkı bizim yaşadığımız bölge gibi…
Bu yüzden Giritliler Anadolu’nun her yerine dağıtılmış olsa dahi, şimdi hepsi deniz kenarına yakın yerlerde yaşamaktalar.
***
Keçinin yediği her otu yeriz biz diyenlerdir Giritliler ancak dedem ottan çok et yemeği severdi de, “sen ne biçim Giritlisin” diye gülüşürlerdi.
Bende her otu yiyen, (şevketi bostan hariç, çünkü acayip bir kokusu var), bir Giritli torunuyum.
Düşünüyorum da ben, şu an mecbur kalıp Ege ve Marmara dışında bir bölgede yaşamak zorunda kalacak olsam, ottan bir nedenden dolayı yaşayamam.
Düşünsenize, bahar gelecek ve ben sarmaşık yiyemeyeceksiniz… ya da kış geldiğinde karışık ot kavurmasından mahrum kalacağım.
Yok, yok, havası, suyu, otu ile ben genlerimde var olan bu ege sevdasından vazgeçemem…
***
Bu haftaki yazım ile dalya diyor, haftaya da “dedemin insanları” filmini izleyerek düşüncelerimi yazmak istiyorum… esen kalın…