Bugün ki köşe yazımızda farklı bir konu ele almak istedim. İsmi biraz değişik olsa da içerik olarak hepimizi etkileyen, hem sağlıklı olmamızı hem de bizlerde ve çocuklarımızda oluşacak olan hastalıkların gelişiminde önemli olan bir kavram: “Metabolik Programlama”. İnsanlarda sağlık ve hastalık arasındaki denge hem genetik faktörler hem de çevresel faktörler arasındaki ilişkiye bağlıdır. Bu ne anlama gelmektedir? Hepimiz ve tabi ki de çocuklarımız vücutta birçok gen taşımaktayız. Bu genler bizlere anne ve babalarımızdan gelmektedir. “Genetik”, “kalıtsal”, “doğuştan” ya da “irsi” dediğimiz kavramdır bu durum. Yaşamamız boyunca oluşabilecek olan bulaşıcı olmayan hastalıkların “programlanması” doğuştan yapılmıştır. Bu nedenle çevresel etkenlerin genlerimizi bozmasına izin vermemeliyiz ki bu hastalıklar oluşmasın. Çevresel etkenler dediğimiz durumları şöyle özetleyebiliriz: yediğimiz gıdaların temizliği, içtiğimiz suyun güvenilir olması, soluduğumuz havanın içeriği, GDO ‘lu ürünler (genetiği değiştirilmiş besinler), sigarayı içmek ya da pasif içicilik dediğimiz sigara dumanına maruz kalmak (evde içilip içilmemesi fark etmemektedir), tükettiğimiz gıdaların hijyenik koşullarda hazırlanmaması gibi durumlar. Bu etkenlerin hepsi ve bunlara maruz kalma şekillerimiz bizlerde ve çocuklarımızda hastalık oluşum sıklığını etkilemektedir. Daha anlaşılır olabilmesi için bazı somut örnekler verelim. Annenin gebelikte doğru, düzenli ve dengeli beslenmesi doğacak bebeğin sağlığını, doğumun sorunsuz geçmesini, anne sütünün oluşum hızını ve kalitesini etkilemektedir. Annenin gebelikte sigara içimi bebeğin anne karnında iken akciğer gelişimini etkilediği gibi doğum sonrası da zatürre, bronşit, astım gibi akciğer hastalıklarının da gelişimini kolaylaştırmaktadır. Annenin gebelikte ki şeker hastalığı bebekte doğum anının sorunlu geçmesine, doğum sonrası solunum sıkıntısı gelişmesine ve bazı kalp hastalıklarının gelişimine bile zemin hazırlayabilmektedir. Astımı olan bir çocukta ebeveynin sigara içmesi çocukta hastalık döneminin daha ağır geçirilmesine, atak sıklığının artmasına, tedavi edilebilme süresinde uzamaya ve bunların sonucunda çocuğun yaşam kalitesinin bozulmasına neden olmaktadır. Burada özellikle ebeveynlerin şu lafına dikkat çekmek istiyorum. “Ama evde sigara içmiyorum ki”. Bu cümlenin yukarıda bahsettiğim durumlara olumlu hiçbir etkisi yoktur. Sigaranın balkonda ya da sokakta içilmesinin hiçbir anlamı yoktur. Elbiseye sinen sigara kokusunun, ebeveynin ağız içinde ki kokunun dahi pasif içicilik olarak tanımlandığı ve sigaranın tüm zehirlerinden çocuklarımızın da etkilendiği bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir. Anne karnındaki dönemde ve bebeklik döneminde ki gelişmemiz ve erişkin yaşlarda ortaya çıkabilecek hastalıklar arasındaki ilişki sadece anneden bebeğe geçen genlerle ilişkili olmayıp annenin gebelik döneminde içinde bulunduğu ortamın özellikleri de buna neden olmaktadır. Örneğin annenin beslenme çevresi yani yemek kültürü bebeklerin ve çocuklarımızın ileri dönemde şişmanlık riskini, vücut yağ oranını, kemik sağlığı ölçümlerini etkilemektedir. Anlaşılır olması bakımından şu örneği vermek isterim. Toplumumuzda “etli-butlu” tabir edilen çocuklar makbuldür. Fakat bebeklik döneminde oluşan yağ dokuları erişkinlik dönemine yansımakta olup obezite yani şişmanlık ile sonuçlanmaktadır. Genetik olarak yatkın olan bir bebeğe ek gıda döneminde nasılsa ağzını açıyor diye fazla besin vermek şişmanlığa neden olmaktadır. Bu durum bebeğin çevresel bir faktör olan “beslenme şeklinin” bozuk olması olarak adlandırılabilir. Bunun sonucu olarak tansiyon yüksekliği, karaciğer yağlanması, şeker hastalığı, kötü kolesterolün yüksekliği gibi farklı hastalıklara zemin hazırlanmaktadır. Dolayısıyla genetik olarak yatkın olan bireylerde yaşamın erken dönemlerinde çevresel etkenlere ne kadar doğru ve etkin bir müdahalemiz olursa ileri yaşlardaki hastalık riski üzerine o kadar olumlu etkiler sağlamış oluruz. Bu nedenle bebeklik ve çocukluk dönemi her açıdan sağlıklı, dengeli, doğru, bilgili bir şekilde yaşanmalıdır. Bunu gerçekleştirme yetkisi de siz ebeveynlere aittir. Tabiki de ebeveynler olarak doğru bilgiye okuyarak ulaşacağız; fakat sağlık ve tıp alanında her türlü soru ve yanıtları için lütfen hekiminize danışınız. Sağlıklı ve mutlu gelecek için sağlıklı bebeklik ve çocukluk döneminin geçirilmiş olması şarttır. Doğayı ve dünyamızı korumakta bu açıdan hepimizin boynunun borcudur. Sağlıklı nesillerde görüşmek dileğiyle. Esen kalın.