ÇİÇEKKENT

Bu yıl on beşincisini kutluyoruz. Çiçekçilik; her başa geçenin yalnız kendisine ve dar çevresine hizmet ettiği Bayındır çiçekçiliği.  
İlk şenlikten beri hep düşünmüşümdür; şu üç günlük şenlik de olmasa Bayındır’ı anımsayan çıkmayacak, diye. Gerçekten de öyle. O üç gün bir bakıyorsunuz, her yan hıncahınç insan, esnafın yüzü bir nebze gülmüş. Hatta çiçekçi çoğunluğun yüzü bile tebessüm eder olmuş, belli belirsiz.
Ne demek o, mu? İşte ben de oraya gelmeye çalışıyorum. Anlayamadığım bir şeyler var. Çiçekkent Bayındır’da çiçekçilerin büyük çoğunluğu niçin sıkıntıda, hatta borç batağında, daha da ileri gitmekte sakınca yok: İflas etmek için niçin sıraya girer bu insanlar?
Hata ülkenin genel politikasında mı? Bayındır’daki uygulamada mı? Bayındır’ı ele alırsak: Bu insanları organize edecek, ürettiklerini pazarlamada yol gösterecek, koruyup kollayacak, bilgilendirecek bir teşekkül oluşturulamaz mı?
Oluşturulur.
Nitekim bu amaçla kurulmuş olanları var. Ama olmuyor. Gerçi, tam olarak olmuyor da denemez. Bir şeyler oluyor. Örneğin bu kuruluşların yöneticilerinin işlerine bakarsak oluyor. Çünkü yönetenler kuruluşları kendi firmaları gibi kullanıp yalnızca kendi mallarını pazarlıyorlar.
Sıradan bir üretici en güzel çiçeği üretse de pazarlama olanağı bulamıyor.
Bunlar herkesin bildiği, üreticinin uluorta yakındığı şeyler. Hatta bu anlamda mağdur bir çiçekçi “En iyi malın benim yetiştirdiğimi bildikleri halde, o çiçeği Bayındır dışından getirtip kendileri pazarladılar, benim çiçekler elde kaldı, çürüdü gitti.” demişti.
Demek ki, bu iş niyete bağlı, istenirse her şey oluyor.
***
Kusur tamahkarlıkta, aç gözlülükte. Halbuki bunlar hiç kimseye bir şey kazandırmıyor. Topluma da yalnızca zarar veriyor. Tamahkarlık, açgözlülük edenler başkalarından esirgedikleri güzellikleri gün olur kendileri de bulamazlar.
Yeri geldikçe gazeteler yazar; elim olay Almanya’da bizim işçilerimizin de çalıştığı bir kentte yaşanmıştır. Bizim; ekmeğin peşinde oralara giden yurttaşlarımızdan ne isteniyorsa, bir aşçı, dükkanının camına yazmış: “Türkler ve Köpekler giremez.”
Ve maalesef yazının altına küçücük de olsa,”Türklerin; çevresine, eşine dostuna haksızlık yapanları, haksız kazançlar elde edip varsıllaşanları, hak yiyenleri girebilir.” diye bir not düşmemiş.
Çünkü o sözler, sırf işçilerimize değil tüm ulusumuza söylenmiş sözlerdir.
Söz Çiçekkent’ten, çiçekçilikten açılmıştı, uzandı ülkemizin, ulusumuzun genel görünümüne; “Üç kuruş çıkar için, Küffar nezdinde koca ulusun başını eğdirenler utansın!” demekten başka bir şey de gelmiyor elden.
***
Ey Bayındır’ın güzide çiçekçileri, sizler ve her alanda yurttaşımız birbirine saygı - sevgi gösterdiğinde, birlik olunduğunda değil öyle yazılar yazılması, Türkü gören saygıdan yerlere kadar eğilecektir, inanın.
Malum kendine hayrı olmayan hiç kimseye, ulusuna yarı olmayanın insanlık alemine hayrı dokunmaz. Unutmayalım işin özü doğruluk, dürüstlük, çalışkanlıktır.
Bayındır çiçekçileri, bu cümleden olarak sizin görevimiz, Bayındır’ı dünyanın “Çiçekkent”i yapmak olsun.  Adı benden, üretmesi sizden.  
Hep birlikte nice uluslararası festivallere…
{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }