BU YAZININ BAŞLIĞI SİZSİNİZ!

Küçükken ev çizerdik, bacalarından yaz kış duman çıkardı…
 
Biz resimlerde sapasağlam ve çatıları üçgen evler çizerdik…
 
Evin ardına, kaynağı gökyüzünde olan masmavi bir ırmak dökerdik mavi boyaya batırılmış fırçamızdan…
 
Dağlar her daim uzanırdı resim sayfasının üst kenarında ve güneş dağların tam ortasından doğmuş olurdu an itibariyle…
 
Resimdeki dağlardan teröristler inmezdi…
 
Dağlardan sadece resmin ortalarına doğru süzülen martılar inerdi. Ve o martılar hep “m” şeklinde idi. Belki de mutluluğun baş harfleriydi onlar mutsuzluğun değil!
 
Yemyeşil ağaçlar çizerdik biz, mevsim ne olursa olsun dallarında meyveleri olan.
 
Biz hiçbir resimde ağaç kesmedik…
 
Çizdiğimiz resimlerdeki çocuklar ve anneler ağlamazdı yoksulluktan…
 
Resimdeki çocukların ayakkabıları hiç yırtık olmaz ayakkabılar da su almazdı…
 
Bir bacalardan çıkan duman karaydı resimde bir de yazı kalemlerimiz…
 
Resimlerimizde kurşun olan tek şey, kurşun kalemlerimizdi…
 
Ve kurşun kelimesi sadece kalemde geçtiği için kötü bir anlamı yoktu bizim için…
 
***
Biz büyüdük, fırçaları bıraktık, kurşun kalemler yerine kurşunlu silahları öğrettiler…
 
Kurşun acı verir oldu bize!
 
Biz büyüdük, resimlerini çizdiğimiz dağlarda teröristler gezer oldu…
 
Resimlere çizdiğimiz ağaçları da daha büyümeden kestiler…
 
Biz büyüdük ve kendimizi sizlerin kara dünyasında bulduk…
 
Sizler renk bilmez ruhları kara, düşünceleri karalar, biz size öğretemedik pembenin, sarının, mavinin, kırmızının, yeşilin kardeşliğini…
 
Ha bu arada resimlerdeki ırmaklara ne oldu diye de sakın sormayın isterseniz…
 
Çünkü ırmaklar mavi ve siz maviden ne anlarsınız…
{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }