BİR ÖĞRETMENİMİN ÖNERİSİ

Dün öğretmenler günüydü. Tüm öğretmenlerimin öğretmenler günü kutlu olsun. Aslında yalnızca bir gün akla gelecek değer değildir öğretmen. Geçmişte çok saygı duyulan bu meslek bugün neden bu durumda? Birçok nedeni var. Öğretmenlik son zamanlarda itibarsızlaştırıldı. AKP’nin grup başkanvekili Mustafa Elitaş’ın meclisteki bütçe görüşmelerinde öğretmenlerle ilgili söylediği “Ne iş yapıyorlar? Daha ne verelim? Git git gel. Beğenmeyen başka iş yapsın.” sözleri bunun bir örneği. Sanki kendisi çok şey yapıyor. Mecliste uyukla, oylamanın ne olduğunu bilmeden partinden yana oy kullanmak için elini kaldır. Yılda kaç kez meclise gittiğin belli, 15-16 000 lirayı cebine indir. Bir de öğretmenlere dil uzat. Eğitimin yap-boz tahtasına döndüğü günümüzde Milli Eğitim Bakanlarının düşünceleri ve icraatları da çok önemli. Her zaman söylerim. Bir bakan o mesleğin içinden gelen biri olmalı.

Yıllardır maddi açıdan mağdur olan meslektir, öğretmenlik. Her meslekle kıyaslanmaz. Yanlış anlaşılmasın, her meslek kutsaldır, benim için. Tümüne saygı duyarım. Ancak öğretmenlikte sorumluluk diğer mesleklere göre daha fazla. Örneğin herhangi bir meslekte çalışan kişinin mesaisi bittiğinde o günü tamamlamıştır. Ancak öğretmenin mesaisi dersi bitip okuldan ayrılınca bitmez. Akşamüstü yemeğe dek dinlenir. Akşam, ertesi gününe hazırlanır. Öğrencilerinin başarılı olup olmamasından o sorumludur. Yani “Sallabaşını, al maaşını” yapamaz.

2-3 gün önce bir öğretmenimin facebook’ta bir yazısını okudum. Eğitim ve öğretimin daha yararlı bir şekilde yapılabilmesi için bir yazı yazmış. Bu bile bir önceki paragrafta yazdıklarımı doğruluyor. Yani öğretmenim öğrenciler daha başarılı nasıl olur, onun peşinde. Öğretmenim Tire Ş.A.İ.K. Anadolu Lisesi edebiyat öğretmeni. Başarılı öğretmenliğinin yanında yazarlığı ve tiyatro çalışmaları değerini gösteriyor. Sayın Cahit Kaya’nın bir önerisi var. Diyor ki liselerde günde sekiz saat ders var. 4 saat ders, 2 saat etüt, 2 saat sosyal etkinlik yapılsın. Öğrenciler için daha iyi olur. Devamını kendi kaleminden okuyalım.

“Öğleden sonra öğrenciler yoruluyor, bunalıyorlar. Ders yapmak öğrenci için çok zor geçiyor. Okula devamsızlık yapmamak için geliyorlar. Birbirlerini rahatsız etmeye başlıyorlar. Öğretmenin durumunu anlatmaya sözcük bulmakta zorlanıyorum.

Her gün öğleye kadar ders, öğleden sonra iki saat zorunlu olarak herkes girdiği sınıfta etüt yapsın. Ödevlerini öğretmenlerin gözetiminde yapsınlar. Öğrencilerin çoğu kaynak kitap bulamıyor. Kitaplarda bilgi çok az, öğretmen ya fotokopi dağıtacak ya da yazdıracak. Yazdırma işi çok uzun ders saati yetmez. Öğrenci araştıramaz. Öğrenci araştırmayınca öğrenme çok az oluyor. Öğretmen yazdıracaksa bilgilerin kitapta olmamasının amacı ne?

Sosyal etkinlikler yapacağız. Sekiz saatin sonunda öğrenciler çok yorulmuş oluyorlar. Bir an önce okuldan kaçmaya bakıyorlar. Her öğretmen ödev veriyor Öğrenci ödev yapacak ertesi günün konularını hazırlayacak. Ben her yıl tiyatro çalışması yapıyorum. İstekli öğrencilerim anne babalarıyla çatışıyorlar. “Derslerinden geri kalıyorlar, geç vakit eve geliyorlar.” diye. Son iki saat(7-8. saatler) sosyal etkinliklere ayrılırsa zorunlu olarak ders gibi okullarda tüm etkinlikler hakkıyla yapılır. 

İsteyen öğrenci müziğe, spora, tiyatroya, fizik veya kimya laboratuarına kütüphaneye vb. gidebilir. Okullardaki kütüphaneler süs için var. Dostlar alışverişte görsün mahiyetinde. Çünkü ders saatlerinde kapalılar haliyle. Öğrenci beş on dakikalık teneffüste mi gidecek. Okul kapanınca kütüphane kapanıyor. Öğleden sonra etüt olursa isteyen öğrenciler kütüphaneden yararlanabilirler.

Hep çocuklar eve ödev getirmesinler istiyoruz. Çocuk bunlar, televizyon izleyecekler, internete girecekler veya arkadaşlarıyla oyun oynayacaklar. Peki, ne zaman? Hafta sonu dershane, özel ders veya ödev… 

Edebiyatçı olarak şiir, öykü, oyun yazan öğrencilerin yazdıklarıyla son saatler bir ilgilenebileyim. Bakın bakalım öğrencilerimizden neler çıkıyor. Sosyal paylaşım sitelerinde öğrenciler fotoğraftan başka şey paylaşmıyor, diyorlar. Zamanları yok ki. Yazdıklarına güvenemiyorlar. Bu sistemle günde sekiz saat değil on beş saat de yapsanız istediğiniz kadar seçmeli ders koysanız hiçbir yararı yoktur.

 

İyi bir eğitim istiyorsak ders okulda yapılmalı. Öğrenci okulda öğrenmeli. Öğrenci severek isteyerek okula gelmeli. Öğretmenler Günümüzü kutlayan öğrencilerime teşekkürler. Hepsini çok seviyorum. Daha yararlı olmak için uğraşıyorum. Bu benim naçizane düşüncelerim. “Düşüncelerin çarpışmasından hayırlı sonuçlar çıkar…“

Önerinin altına imzamı atarım. Bu etüt 2 saat olur da, sosyal etkinlik bir saat olabilir. Öğrenciler bir yarış atı. Hep ders onları sıkıyor gerçekten. Eskiden biz spora da zaman ayırırdık. Şimdi varsa yoksa cep telefonu, bilgisayar. Çocuklarımızın beyinlerini ele geçirdiler. Ne sosyal etkinliklere, ne spora zaman ayırıyorlar.

Öğretmenlerimin tüm sorunlarının önümüzdeki yıllarda çözülmesi dileğiyle, hoşça kalın.

{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }