Yıldız Kız Voleybol Milli Takımımız dünya şampiyonu oldu. Böylece bu kategoride hem Avrupa hem de Dünya Şampiyonluğu kazanan tek takım olma unvanını da kazanmış durumda. Tüm Türkiye bu başarı ile mutlu oldu, birçok tebrik mesajları yayınlandı.
Bu mesajlardan bir tanesi ise CHP sözcüsü Birgül Ayman Güler’den geldi: “Bu başarı kadına yönelik dokuz yıllık baskıcı ve kadını toplumsal yaşamdan dışlayıcı politika ve girişimlere karşı sahip olduğumuz direnme gücünün en güzel göstergelerinden biri olmuştur.”
Verilmek istenen mesajın hiçbir hukuki ve sosyal altyapısı olmadığı herkes tarafından bilindiği halde böyle bir açıklama yapmanın partiye fayda yerine zarar verdiğinin farkında bile değil hanımefendi.
Ayrıca partisinin Gençlik Kolları Başkan Yardımcılığı görevinden istifa eden Kanije Hablemitoğlu’nun eleştirilerini de bir açıklama yapacak mı merak ediyorum? Haberlere göre: Hablemitoğlu'nun CHP Gençlik Kolları'na getirdiği en önemli eleştirilerden biri ise "cinsiyetçi yaklaşım" yapıldığı iddiası. Kanije Hablemitoğlu, "Koyu cinsiyetçi yaklaşım Gençlik Kollarının yapılanma amacı ile örtüşmemektedir" diyor.
Gençlik kollarının toplantılarında "ağza alınmayacak küfürler edildiği" ve bu duruma tahammül edilmesinin beklendiği, "eleştirel ve farklı düşüncelere tahammülsüzlük", "seçimlerden önce il ve ilçe örgütlenmeleriyle kurulamayan ilişki" Hablemitoğlu'nun istifasına gösterdiği gerekçelerden diğerleri.
Türkiye Voleybol Federasyonu’nun Yarışma Talimatına göre, kızlar yıldız takımı 16 yaş altı sporculardan oluşmaktaymış. Yani kadına karşı dışlayıcı politikaların uygulandığı bir ülkede kız sporculara bu yaşta bu önem verilmezdi. Ki aynı takım kategorisinde Avrupa şampiyonu da olmuştu.
Daha geçenlerde; Türkiye’de 20 yıl sonra ikinci kez kadın Vali göreve geldi. Eski Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Esengül Civelek, Yalova Valisi olarak atandı. Bugün birçok sivil toplum kuruluşunun başında kadınlar var.
Kadın milletvekili sayısını da baktığımızda temsil oranının bu dönem %14 olduğunu görürüz. Geçen dönem bu oran sadece % 9’du.
Tüm bunların yanısıra son yıllardaki dini konulardaki tartışmaların rahatlıkla yapıldığını görebilmekteyiz. Bu konular daha derin bir bilgi gerektirdiğinden konuyu ilgililerine pas olarak atmakla yetiniyoruz. Ama bu bile ülkemizin her alanda yönlendirici devletçi anlayıştan daha özgürlükçü bir yapıya doğru alınan yolun mesafesini göstermesi bakımından önemlidir.
Mübarek Ramazan ayındayız ama çevremize şöyle bir baktığımızda birçok alkollü işyerinin açık olduğunu görürüz.
Türkiye gelişmekte ve özgürleşmektedir. Bunun farkında olmayanların hala kendilerini halktan üstün görmeleri, yönlendirici, her şeyi bilir, seçkinci tavırlarından vazgeçmemeleri halinde gittikçe küçülerek marjinal bir grup olarak kalacakları gün gibi aşikardır.
Artık halkımız, büyük şair Nazım Hikmet’in o ünlü şiirindeki koyun gibi olmak istememektedir; ne akrep, ne serçe ne de midye olmak istemektedir. Özellikle 8 yıllık zorunlu eğitim birçok şeyi değiştirmiştir ülkemizde, teknolojik gelişmeler cabası.
Ne eskisi gibi cahildir köylüler ne de eskisi gibi eziktir gecekondularda yaşayanlar. Beğen beğenme var olan kimlikleriyle, kendilerini rahatlıkla ifade etmektedirler. Başkalarına özenmeyi bırakmış, kendi gelişimlerini seçkinlerin diretmesiyle değil doğal olarak gerçekleştirmektedir.
Doğal olarak artık öncülük etme, yönlendirme/diretme ile değil ancak halkın önündeki engellerin kaldırılmasıyla gerçekleşebilecek bir durum olmuştur.
Naçizane görüşüm halkımız iktidara getireceği partiyi buna göre belirlemektedir. Görünen o ki buna göre belirlemeye devam edecektir.
Şimdi diyeceksiniz ki %25 oy almış bir parti nasıl marjinal, küçük bir parti haline gelir? İşte yukarıdaki hanımefendi gibiler sayesinde alır. Bir o mu? Hayır, o kadar çoklar ki değiştir, değiştir bitmiyorlar. Genel Başkan Yardımcıları daha dün atanmıştı. Ne oldu da değiştiler? Ne hata yaptılar? Nerede eksik kaldılar? Şimdi gelenler, ne kadar bu görevde kalabilecekler?
Genel Başkan bunları açıkladı mı? Hayır. Dedik ya, halka bakış açısı aynı olduğu sürece ha A olmuş, ha B, hiç fark etmez. Pot kırmaya devam ederler. Sonra gazetelerde birinci pot, ikinci pot, hoppa gidivermiş, yeniden yapılanma, yeniden heyecan tazeleme; birinci çinko, ikinci çinko hoppaaaaaaa tombalaaaaaaaaaaaa…
Yerel faklı mı? Girin şu EgedeSonsöz adlı internet haber sitesine. Maşallah ne seviyeli tartışmalar, her fikrini açıklayandan müthiş projeler, göreceksiniz Ödemiş yakında şaha kalkacak! Şakasını bile edemezsiniz.
Bu zihniyet devam ederse önümüzdeki dönem Ödemiş Belediye Başkanı okullarda kurulan sandıklarda değil, AK Parti eğilim yoklamasında belirlenecek. Yani AK Parti’den kim aday olmayı başarırsa, rahatlıkla Ödemiş Belediye Başkanı seçilmesi garanti demek istiyorum, yanlış anlaşılmasın.
1947’de yazılan o şiiri hatırlayarak bitirelim yazımızı.
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
NAZIM HİKMET RAN
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
NAZIM HİKMET RAN