AKP KENDİ AYAĞINA KURŞUN MU SIKIYOR? YOKSA HÜKÜMET ÜSTÜNE BÜYÜK OYUN BAŞLADI MI?

İki yıl önceki “Kürt Açılımı” Habur fiyaskosu ile sonuçlanmıştı. Başbakan’ın yanıltıldığı söylendi. Fakat adalet mekanizmasının yani yargılamanın teröristlerin ayağına götürülmesi büyük hata idi, tek parti döneminin İstiklâl Mahkemeleri Ankara’dan başta İzmir olmak üzere (M.Kemal’e suikast davası) Anadolu’ya gidiyordu ama bugünün Türkiye’sine yakışmayan bir husustu. Neyse ki; halk seçimlerde bunu kaale almadı. Gelelim günümüze…
Birinci; ayağa kurşun sıkma olayı, kamuoyunda “Sporda Şike Davası olarak bilinen, 6-7 ay öne yürürlüğe giren 6222 Sayılı Yasanın, ağır müeyyideler içerdiği bahane edilerek, Meclis’ten yeni bir yasa (6250 sayılı) çıkarılması, Cumhurbaşkanı’nın haklı olarak kamu vicdanında makes bulmadığı gerekçesiyle Meclis’e iadesi, Meclis tarafından aynen kabul edilip, gerek Başbakan’ın gerekse Spor Bakanı’nın daha önceki söylemlerinin boşta kalmasıyla hükümet dolayısıyla AKP yara aldı. Bu olaylar Başbakan’ın rahatsızlığı dönemine denk geldi ama Başbakan’ın haberdar olmadığı söylenemez. Burada bilinmeyen müthiş bir güç devreye girdi. Halkın büyük bir kısmının bundan hoşnut olmadığı bilinsin.
Ardından milletvekillerine yapılan yüzde 100’lük, zammın millete izahı olamaz! Karşı çıkanlara; Cemil Çicek, halk dalkavukluğu yapmayın diye azarladı. İhtiyaçtanmış! Vekillik bir meslek değildir, bir görevdir. Vekillik yaparken iyi maaş alacaksın, önemli kişi muamelesi göreceksin amenna. O görev bitince iyi maaş ve VIP olayı biter. 2 sene vekillik yapacaksın, devlet sana ve ailene 40 sene bakacak. Ömür boyu VIP takılacaksın, emekliliğinde 7.700 lira maaş alacaksın. Bu hiçbir vicdana sığmaz. Durun bitmedi, aynı pakette üç madde daha yer alıyor.
1.Dört yıl Meclis kasasından prim.
Milletvekilliği sona erdiği halde henüz emekliliğine hak kazanamamış vekillerin prim borçları, dört yıl boyunca TBMM bütçesinden SGK’ya ödenecek. Yani işsiz kalan vekilin her türlü primleri en yüksek seviyeden Meclis bütçesinden ödenmeye devam edecek. Böyle bir imkânın, hiçbir memur, işçi veya esnaf vatandaşa tanınmadığı da hatırlatmış olalım.
2.Prim farkı Meclis’ten.
Milletvekilliği sona ermiş olduğu halde emekli olamayan vekil, bir şekilde sigortalı olarak çalışmaya başlarsa, kendisi adına ödenen primlerle, 1.maddede bahsettiğim prim matrahı arasındaki farkı da dört yıl boyunca TBMM bütçesinden ödenecek.
3.Her halükârda yüksek aylık:
Milletvekilliği veya dışarıdan bakan olarak atandıktan sonra bu görevlerin bitimi itibariyle dört yıl boyunca TBMM bütçesinden prim ödenecek. Ancak bu süre zarfında da emekliliğe hak kazanamazsa ve daha sonra bir şekilde çalışmak gerekirse, kaç yıl sonra aylık bağlanırsa bağlansın, bağlanacak aylık vekil maaşından (bugün için 7.700 TL.) daha düşük olamayacak. Burada SGK’nın iki prensibini yazıp konuyu bitirelim.
1.Yapılacak emekli aylığı ödemeleri, toplanan primlerin karşılığıdır.
2.SGK primleri ya çalışanların ücret ve gelirlerinden kesilir ya da isteğe bağlı olarak kişilerin kendilerince ödenir.
Oysa bu düzenleme vekillikten ayrılan kişiler için, çalışmadıkları halde ve kendileri isteğe bağlı prim ödemeksizin, TBMM bütçesinden prim ödenmesi ile ayrıca ödenen primlerden çok daha fazla tutarda emekli aylığı bağlanması öngörülüyor.
Cumhurbaşkanı bu yasayı kısmen veto etti, inşallah vekillerimiz şike kanununda olduğu gibi aynen Cumhurbaşkanı’na iade ederler de Cumhurbaşkanı referanduma götürür, halk da dibinin ak mı kara mı olduğunu hatırlatır. Ha 316 AKP’li mebus bu kanuna oy verdi. Ben şahsen, 25 yıl prim ödeyerek emekli olmuş, 830 TL. emekli aylığı alan bir vatandaşım. Ayrıca kira geliri vergi mükellefiyim, devletime her yıl 700-850 TL. arasında vergi ödüyorum. Bunlardan hiç kimseye helâllik vermiyorum.
AKP BİR BÜYÜK OYUNA DAHA MI MARUZ BIRAKILIYOR?
Bu günlerde 2.açılım yönünde hazırlıklar yapılıyor malûmunuzdur. Mimarı Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay. Habur kepazeliğinde kendisi İçişleri Bakanı idi. Benim şahsen başarılı bulduğum şimdiki İçişleri Bakanı by-pass edilerek, B.Atalay tarafından hazırlanıyor. Anlaşılan Habur’dan ders çıkarmamışlar. Başbakan da anlaşılmaz şekilde bu konuda suskun. Her ne kadar inkâr edilse de bugün yarın gündeme getirilecek. Bu kadar kurşun yiyen ayak kangren olur, kesilir. Muhalefetin cılızlığı, AKP’yi cesur demeyelim de ben yaptım oldu fütursuzluğuna yöneltiyor. Hükümetin böylesi büyük her girişimi öncesi ülkede tarifi ve tamiri güç olaylar cereyan ediyor. Geçtiğimiz cuma günü Güneydoğu’daki Uludere ilçesindeki vahim olay “İstihbarat Kusuru” diye geçiştirilemeyecek “35 vatandaşın yanlış istihbarat sonucu bombalanarak ölümü.”
Hadise, bütün yönleriyle araştırılıp, gerçekler ortaya çıkarılamazsa hükümet büyük yara alır. Ne yazık ki, devletimizin itibarı zedelendi. Yanlış ve kasıtlı İstihbaratın PKK içindeki devlete çalışanlarca yapıldığı sanıyorum. Ayrıca, basında bu günlerde İçişleri Bakanı’nı hedef alan yazılar belirdi, zamanlama da enteresan değil mi? Zira bu dönemde PKK-KCK terör örgütü mensuplarına yönelik başarılı operasyonlar, hiçbir dönemde olmamıştı. Yazarlar Ali Bayramoğlu, Fehmi Koru, Cengiz Çandar, Taraf Gazetesi ve yazarları Ahmet Altan, Mehmet Baransu vb.tarafından kellesi isteniyor gibi bir hava estiriliyor. İçişleri Bakanı’nın bu başarılı operasyonlardaki rolü inkâr edilemez. Ne oluyoruz. İçime bir korku düştü devletim ve milletim açısından, Allah hayır eyleye.
Hayli zaman evvel, TSK içinde, İnsansız Hava Aracı Heronların terör örgütüne büyük zararlar verdirdiğinden şikayetle, düşürülmesini isteyen ihanet içinde olan bir ekip ortaya çıkarılmıştı. Genelkurmay’dan bu konuda bir açıklama bilgisi ben duymadım, yanılıyorsam beni uyarın. Kamuoyu bu olay hakkında aydınlatılmış değil. Böylesi önemli bir konuda hükümetin suskunluğu bir aciziyet görüntüsü vermiyor mu? Yoksa halâ askeri bürokrasi içindeki illegal bir kesim mi var ki; terörün devamı yoluyla siyasete müdahale imkânlarını sürdürmek isteyen. Başta rant faktörü olmak üzere dış mihrakların güdümünde olabileceği düşünülen böyle zihniyetin, terör örgütünün eylemlerini etkin bir şekilde etmesinden yana olduğu.
Sonuçta, devamlı hayatını kaybeden Anadolu çocukları oluyor. Bir de yeni ortaya çıkarılan ve internet üzerinden örgütlendiği tespit edilen aşırı solcu, İşçi Partisi görüşünde ve güdümünde olduğu belirlenen teğmen rütbesindeki ordu mensuplarının plânları ortaya çıktı. Tasarladıkları eylemlerin biri, K.K.K’da yapılacak bir toplantıda devletin üst düzey bütün mensuplarının öldürülmesine dair korkunç plân var. Biz o silahları kendilerine, böyle hain plânlarda değil vatan savunmasında kullanılması için veriyoruz.
Böylesi cani ruhlu (sayıları mahdut da olsa) sözde subaylar, nasıl yetiştiriliyor? Bu durum da mutlaka sorgulanmalıdır. Yoksa bunlar, askeri okullarda kendilerinin sivillerden üstün oldukları öğretilen bir sistemin içinden geliyorlar. Bir de geçenlerde, brifing almak için gittiği askeri birlikte, en üst seviyedeki korgeneral tarafından karşısına çıkılmayan, bilgi de verilmeyen nazarı itibare alınmayıp istiskal edilen Milli Savunma Bakanı durumu şu aciz kelimelerle geçiştiriyor. “Mecbur değil.” Başka demokratik ülkelerde böyle bir durum bakanın istifasını gerektirir. Biz Vecdi Gönül’den kurtulduk derken yenisine bakınız. Geçmişten bir ibretlik örnek ile yazıma son veriyorum.
Yassıada Mahkemelerinde, rahmetli Adnan Menderes’in en yakınındaki Devlet Bakanı Ethem Menderes (akraba değil, kendisini çok sevdiği için kendi soyadını onun da almasını istediği) ile Milli Savunma Bakanı Şem’i Ergin bu mübarek insanın aleyhinde şahitlik yaptılar. Recep Tayyip Erdoğan çevresini yeniden gözden geçirmelidir. Aksi takdirde, olası bir askeri darbe, toplu veya bireysel devlet adamlarının ortadan kaldırılması, değil ülkeyi geri götürmek, batırır Allah korusun. Menderes’e 4.ncü dönem seçimine kadar sabredemeyen hain güçler, AKP için de bunu düşünüyor olabilirler. Bu durum hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir.
35 vatandaşımızın hayatını kaybettiği son olay; PKK terörünün bölge halkına isteyerek veya istemeyerek nasıl zarar verdiğini, sorunu nasıl çözümsüzleştirdiğini gösteriyor. PKK’lı terörist zannedilerek öldürülen masumlar ilk plânda PKK terörünün kurbanlarıdır. Devletin ve güvenlik güçlerinin kusuru bundan sonra gelir, ikinci plândadır. Türkiye devleti nasıl bir tane ise ordumuz da bir tanedir ve gözbebeğimizdir. Komutanlardan da demokrasiye ve onun sonucu iktidara gelen Hükümetlere yardımcı olmalarını, içindeki illegaliteyi bir an önce temizlemesini istemek sade vatandaş olarak hakkımızdır diye düşünüyorum.
2012 yılının ülkemize huzur, insanımıza sağlık ve saadet getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Saygılarımla efendim.
{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }