GÜNDEM

ABD-İSRAİL GÜDÜMÜNDE KÜRTLER ve KÜRDİSTAN

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin kısa süre önce yapmış olduğu son derece ilgi çekici ve stratejik açıklamalar, o gün bugündür toplum gündeminin merkezinde yer alıyor. Evet, son derece ilgi çekici olan Öcalan çıkışı ancak ve ancak Bahçeli’nin yapması ile oluşabilecek muhtemel tepkileri ve dahi anarşiyi engelleyebilirdi. Bu yönüyle epey üzerinde durulduğunu tahmin ettiğimiz açılım adımı Erdoğan tarafından da destelenerek Kürt Halkı’na yeniden kucak açıldı. Bu minvalde toplum olarak üzerimize düşen, Kürdüyle Türküyle bu süreci en yüksek sesle dile getirip barışın zeminini hazırlamak olacaktır. Aksi halde akamete uğrayacağını düşündüğümüz süreç, en nihayetinde yine Kürtler’in ve Türkler’in maddi ve manevi kaybına sebep olacak ve yine kadınlar dul, çocuklar yetim, evler babasız kalacak ve anaların feryadı arşa ulaşacak. Bunu öngörmek çok zor değil. Coğrafyamızdaki bu gediğin (etnisite taassubu) farkında olan emperyalizmin yaklaşık 40 yıldır başımıza bela ettiği PKK terörizmi, Kürt Halkı’nı özgürlük, özgünlük, millilik düşünceleriyle kandırıp yanına çekerken Kürt gençlerini de daha ömürlerinin baharında dağlarda, mağaralarda yaşamaya mahkûm etti. Sonrasında kâh Kürtler’den kâh Türkler’den gençler hayatlarının baharında solup gittiler. Her şehit haberinde toplumca kahroluşumuzu, diğer taraftan evlatları kaçırılan annelerin Diyarbakır HDP binası önünde evlatlarının geri verilmesi için sürdürdükleri eylemleri bu kavganın ne kadar kanlı ve bir o kadar kirli oluşunun delili olarak gösterebiliriz. 


   Kimi siyasîlerce Bahçeli’nin; ‘Öcalan gelsin ve mecliste konuşsun.’ çıkışı çok sert bir şekilde eleştirilirken, aklı-ı selimi elden bırakmayan tecrübeli siyasetçi Devlet Bahçeli, ‘Meclis sıralarında oturan HDP’li vekiller Öcalan’ın birer gölgesi değil mi? Bunlara niçin tepki göstermiyorsunuz?’ diyerek tarihe geçecek bir cevap verdi ve süreci başlatan kişi olarak açılıma samimiyetle ve inanarak arka çıktığını gösterdi. Bu konjonktürde Öcalan’ın, süreci desteklediğini belirtmesi de barış isteyen, barışı arzulayan Türk-Kürt herkesi mutlu ederek yıllardır kanayan yaramızın dinmesi noktasındaki inancımızı artırdı. Ülkemizin en büyük problemi olan terör sorunsalının çözümü için  bir an evvel müzakerelerin başlaması ve sonrasında somut adımlar atılarak hayata geçirilmesi önce insan sonra da ortak bir dinin mensupları olarak en büyük duamızdır. 


Kürdistan Kurulursa Ne mi Olur?

   Sözü edilen topraklarda Kürdistan Devleti kurulması yönünde atılan adımlar aslında bu noktada millet ve devlet olarak ne kadar geç kaldığımızı gösteriyor. Her ne pahasına olursa olsun geçmişten bugüne bu sorunsalın önüne geçebilecek bir dirayet ve müktesebata sahip bir millet olduğumuzu düşünüyorum. Ama engelleyemedik. Zïra dışarıdan yapılan müdahaleler barış için attığımız adımlardan daha büyük ve sinsiydi. Sonuç olarak da istediklerini aldılar ve yıllarca kardeşi kardeşe kırdırdılar. Cumhuriyet döneminde Kürtler’in arzuları yerine getirilmiş olsa bugün bunları konuşuyor olur muyduk? Tek parti döneminden itibaren başlayan asimilasyon ve zulüm politikasının Kürt Halkı’nı, kimliğini, dilini, kültürünü sindirmeye yönelik olduğunu saklamanın kime ne faydası var? Yakın tarihte yaşandığını bildiğimiz, Kürtçe sarfedilen bir kelime başına para cezası kesilmesini bir kürde nasıl izah ederiz. Onun penceresinden bakabilir miyiz? Cumhuriyet seçkinlerinin dayattığı ladînî yönetim anlayışı ve sistemlere karşı kıyam ederek, şer-i hukuku savunduğu için idam edilen Şeyh Said için söyleyebileceğimiz ne olabilir? Gelinen noktada  siyasilerin tamamına yakınının Kürtler’in isteklerinin karşılanması yönünde bir tutum sergilemesi, geçmişte yapılan yanlışların kabulü anlamına gelmez mi? En nihayetinde bu anlamsız kavgayı bitirmek için önümüzde ciddi bir fırsat var. Bu fırsatı kaçırmamak için devle-millet hep beraber gayret göstermeli ve bu kez ila nihaye terör belasından kurtulmalıyız. Aksi halde kurulacak olan muhtemel bir Kürdistan Devleti ile ABD-İsrail ve yine bu topraklarda emelleri olan Rusya arzu ettikleri noktada ve sayıda askerî üs kurabilecek ve bu durumun hem Türkiye’nin hem de bölgedeki müslüman ülkelerin tamamına zarar verecek olduğunu öngörmek çok da zor. Kürtler ile ABD-İsrail’in herhangi bir tarihsel, etnik, dini ortak noktası yokken Kürtlere yönelik attıkları gûya pozitif adımları doğru okumak, anlamak ve anlamlandırmak mecburiyetindeyiz. Aptal olmaya gerek yok. Siyonizmin bu topraklarda gözümüzü çıkarmayı göze alacak kadar gözü var. İstiyorum ki bir ve beraber olup, ortak değerlerimiz üzerinde birleşip onlara bu fırsatı vermeyelim. Bu şansı iyi değerlendirelim. 
Geçmişi ve duygularımızı bir kenara bırakıp akl-ı selim ile hareket edelim. Bahçeli’nin dediği gibi, Öcalan gelsin konuşsun ve bu terör belası bitsin. Yarınlara daha büyük umutlarla bakalım, birlik ve beraberliğimizi bir daha kopmazcasına perçinleyelim…

“Allah’ım;
Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat verme…
Geçmişte (cumhuriyet döneminde) yapılan yanlışların bedelini yeteri kadar ödedik, bu belayı üzerimizden defet…
“İnananlar ancak kardeştir.” (*1) mesajını şiar edinen kullar eyle…
Haydutların, İslam’ın son kalesi olan bu ülke üzerindeki emellerine ulaşmalarına fırsat verme…
ABD ve İsrail’in belasını bizim elimizden görmesini nasip et… Şüphesiz sen işiten ve görensin…


Saygı, sevgi ve hürmetlerimle…

Kaynak:
Hucurat Sûresi/10. âyet

{ "vars": { "account": "G-Z2YJHG8WBW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }