Değerli okurlar geçen haftaki ilkyazımdan itibaren ülkemizi açısından önemli farklı konulara girerek analizler yapma niyetinde olduğu ifade etmiştim. Ancak Türkiye’de gündem o kadar hızlı değişiyor ve söylediğimiz tehlikeler o kadar hızlı gelişiyor ki maalesef geçen haftalarda bahsettiğimiz anadilde eğitim ve siyasal bir sonucu olan açılım politikaları gibi konulardan dışarı çıkamıyoruz. Bu hafta yazmayı düşündüğüm Libya ekseninde Ortadoğu’daki gelişmeler konusuna inşallah gelecek hafta detaylı bir biçimde değineceğim.
Gelelim konumuza; oldukça uzun zamandır pişirilip ısıtılıp önümüze sunulan bir konu var: ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ.
Birkaç gün önce toplanan patronlar kulübü olarak da nitelendirilen TÜSİAD’ın anayasa ile ilgili söylemleri ve açıklamaları ile tekrar gündemimize bir şekilde sokulan 1982 Anayasası 177 maddeden oluşan bir anayasadır. 9 Kasım 1982’de yürürlüğe giren anayasa ilki 17 Mayıs 1987,sonuncusu ise 12 Eylül 2010 tarihinde olmak üzere birçok kez değişikliğe uğramış ve toplam 106 maddeye yakın madde değiştirilmiştir. Ancak özellikle son değişiklik süreci oldukça sıkıntılı olmuş ancak referanduma gidilerek toplumun yarıdan fazlasının oyuyla yürürlüğe girmiş olmasına rağmen çok ciddi bir muhalefetin varlığı hala bu konuda devam etmektedir. Bu muhalefeti şu konuda analiz edersek daha açıklayıcı olacak sanırım; öncelikle anayasa bir toplumsal mutabakattır, toplumun ihtiyaçlarına göre objektif kriterler temel alınarak tüm toplumun desteği alınarak zaman içerisinde değiştirilebilir, ancak bu değişiklik herhangi bir gruba ya da zümreye imtiyazlar ve ayrıcalıklar tanıyamaz. Son süreç işte bu yönde algılamalardan dolayı oldukça hararetli konuşmalara ve tartışmalara neden olmuştur.
Ve bu tartışmalar hala sürüp gitse de TÜSİAD’ın“insan özgürlüğü her şeyin başında gelir, hatta devlet bile onun yanında önemsiz bir varlıktır. Anayasanın 1.maddesi dışında her şey yeniden tanzim edilebilir ve bunun için çalışılabilir” açıklaması hepimizde tam bir şok etkisi yaptı. Ve bu noktada bir ilginç tesadüf daha karşımıza çıktı. TÜSİAD’ın hazırladığı ve deklare ettiği bu anayasa taslağını hazırlayan kişi ile hükümetin geçtiğimiz dönemde uygulamaya koyduğu anayasa değişikliği hazırlıklarını yapan isim aynı; Prof. dr. Ergun Özbudun. İlginç bir tesadüf değil mi?
TÜSİAD’ın anayasanın 1. maddesi dışında her şey değiştirilebilir dediğine göre öncelikle değiştirilebilecek maddelere bir bakalım, sonra sırasıyla değiştirmeye çalışalım ve çıkacak tabloya hep beraber bir bakalım;
Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası
Madde 1:Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır diye başlayıp uzunca bir maddeler zinciri var.
TÜSİAD’a göre düşünüp uygulamaya başlayalım dilerseniz;1. maddeyi dışarıda bıraktık, çünkü onu değiştiremiyormuşuz! Patronlar öyle buyurduklarına göre geçelim 2. maddeye; burada demokratiklik mi değiştirilmeli, yoksa hukuk devleti mi? Zaten sosyal devlet açısından ortada bir sorun yok, vatandaşlara buzdolabı dahi dağıtıyoruz, onu değiştirmek şık olmaz. En güzeli biz bu madde de Atatürk milliyetçiliği ve Laiklik kavramını değiştirelim. Zaten kaç yıldan beri bu milliyetçilik ve laiklik başımızı ağrıtıp duruyor, değiştirip kurtulalım. Değil mi? Geçelim 3.maddeye; burada değiştirilecek çok husus var sanırım mesela; bayraktan mı başlasak acaba? Ay yıldızlı al bayrak birilerine çok fazla batıyor, ortamı germeyelim, herkes mutlu olsun her grup kendi flamasını kullansın desek acaba memnun edebilir miyiz ki? Olmuşken tam olsun, dili de değiştiriverelim, dünyada çok büyük bir anlamı ve ehemniyeti olan Kürtçe denilen dili asli dil, Türkçe’yi de yanında ilave dil yapalım. Demokratik özerklik kapsamında tek bir başkent olmamalı, her bölgeye bir başkent verelim ki işler daha güzel yürüsün. Ee bu kadar değişiklikten sonra Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür ifadesi çok anlamsız kalacak, ülkeyi de bölüp hep beraber rahat bir nefes alalım…
TÜSİAD a göre sil baştan anayasa değişikliğinin 1. maddesine dokunulmayacakmış,efendiler bu kadar değişiklikten sonra rejimin adı cumhuriyet olsa ne yazar,olmasa ne yazar.Onu da değiştirelim ki sonra cümbür cemaat zil takıp hep beraber oynayalım.Patronlar kulübünün düşündüğü çok masum! Bir anayasa hazırlık paketi olmasından dolayı çok itibar edilmeyen ve medyaca Ortadoğu ve Tatlıses olaylarının gölgesinde kalan yeni anayasamız hepimize hayırlı ve uğurlu olsun…
Şu hususu belirterek bu haftaki yazımızı bitirelim Türk Milliyetçiliğinin simge isimlerinden biri olan rahmetli Dündar Taşer bir eserinde "Ne demokrasi havariliği, ne de özgürlük borazanlığı... Hiç bir şey ülke bütünlüğünden daha aziz, istiklâlden daha değerli değildir... Türk milletinin mukaddesatı için, hiçbir zaman saklamadığı gücü, kanıdır" diyor. Tabii ki sözümüz anlayana…
Saygı ve muhabbetlerimle.
SDÜ ÖĞR. GÖR.
MEHMET YILMAZER