12 Haziran seçimlerini geride bıraktık. Her zaman olduğu gibi her kafadan bir ses çıktı, ağzı olan konuştu. Seçimlerden önce hedeflerini yüksekten yüksekten uçuran siyasetçilerimiz o hedeflerin yanına yaklaşamasalar da bunu bir başarı olarak kabul etti. Ne olacak, ne de olsa bunun adı siyaset…
Bu konuda Alaattin Yüksel ile Tacettin Bayır’ın yanına hiç kimse yaklaşamaz. Ellerine hiç kimse su dökemez. Seçimden önce 10+10 mu demediler, CHP’nin İzmir’deki oyu yüzde 65’lere dayandı mı demediler, daha neler neler… İzmir’i çantada keklik sanıyordunuz, yine yanıldınız beyler.
Biz seçimlerden önce birçok kez konuştuk. Yerel yönetimlerde 30 ilçenin 28’inde CHP’nin olması partinin oyunu etkileyecektir diye tartıştık. Yerelle geneli karıştırır bu halk hesap sorar diye binlerce kez siyasetin konuşulduğu ortamlarda dile getirdik.
Ne mi dediler? Ne alakası var dediler. Siyasetçi ağabeylerimiz işi çok iyi biliyorlar ya. Sürekli vatandaşlar irtibat halindeler ya. Sürekli görüşüp sıkıntılarını dinliyorlar ya. Vatandaş karıştırmaz yerelle geneli diyorlar. CHP’nin İzmir’de oylarının düşmesinde ben iki sebep buluyorum, ya da 2,5. Bu buçuğu iki sebebi saydıktan sonra açıklayacağım.
1-Yukarıda dediğimiz ve hepinizin de bildiği gibi 30 ilçe belediyesinin ve Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’de olması. Ve bu belediye yönetimlerinden halkın büyük kesiminin memnun olmaması, buna artı olarak medyanın bu belediyeleri aşırı şekilde yıpratması. Halk ilk eksiyi buradan verdi zaten. Büyükşehir’e operasyon yapıldı. Tacettin Bayır çıktı 10.sıra milletvekilini kutladı. Medyada şova kalktı ne oldu elinde patladı. Şimdi 1.Bölge’de 7.sıra milletvekilini Meclis’e gönderebilmek için itiraz üzerine itiraz yapıyor.
2007’ye göre oylarımız arttı diyerek seçmeni, partilileri kandırmaya çalışıyorlar ancak bu başarısızlığa kendileri bile inanmıyorlar. Seçim çalışmaları sürecinde hep 2009 yerel seçimlerindeki İl Genel Meclisi oyunu dikkate alıp atıp tutanlar şimdi 2007’ye dönüyorlar, şu anki durumu başarı olarak kabul ediyorlar. İzmir zaten bambaşka bir şehir; durumu göz önüne aldılar ve hemen muhalif sesler yükselmeye başladı. Bir dahaki seçimlere kadar bütün örgütlerde bir değişim görünüyor ve mevcut belediye başkanlarının bir dahaki dönemde aday gösterilmemek üzere üstlerinin çizildiği tahmin ediliyor. (Tabii gittiklerinde partiye açtığı derin yaralarla birlikte anılacaklar, bu da CHP’nin işini bir dahaki seçimlerde daha da zorlayacak)
2-Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim çalışmalarını tek başına sürdürüp, örgütü parasız bırakması, meydan meydan, il il, ilçe ilçe dolaşması, örgütü ve milletvekili adaylarını sahipsiz ortaya atması. Kopuk bir çalışma stili. Herkes birbirinden habersiz. Genel başkan yardımcıları da bu sürece katkı koymadı. Köy gezisine çıkılacak örgütün cebinde mazot parası yok. Gündoğdu’ya mitinge gidilecek araçlar kalkıyor. Örgüte para gönderilmiyor. Örgütler seçimden sonra borç içerisine girdi. Aday listeleri açıklandı, listeyi beğenmeyen yönetim kurulu üyeleri dedi ki, “Oyumu atar geçerim, bu listeye mi çalışacağım” böyle başa böyle tarak hesabı. Ama seçim bittikten sonra ne hikmetse o listeyi savunmaya geçebiliyor. İçinde Demirel’in adamları da olsa inanası gelmiyor. Geçmiş dönemde cumhuriyetçilere laf eden sonrasında ben zaten cumhuriyetçiyim diyen adayları listeye koyan, paraşütle CHP’ye inen adamlar hakkında atıp tuttuktan sonra, yok o adam öyle değildi diyen, sıkıştıktan sonra da bu siyaset, böyle yürüyor diyip CHP’liyim diye geçinenler. Hiçbiriniz CHP’li değilsiniz bunu bilin, bir siz bilmiyorsunuz, herkes biliyor…
Buçuk-Aslında buçuk değil en çok etki eden sebeplerden biri bu. Parti içinde hiç bitmeyen kavgalar. En son örneğine Aziz Kocaoğlu ile Mehmet Ali Susam arasında şahit olduk. Bu sefer basın varmış, kalabalık varmış onu bile dinlemediler. Medyanın önünde birbirlerine girdiler. CHP’nin kendi içinde birçok muhalif kesimin olduğunu, birbirlerinin yüzlerine gülüp, arkalarından kuyularını kazdığını, bazen de kapalı kapılar ardında birbirlerine ağza alınmayacak sözler söylediklerini biliyoruz. Bu her yerde böyle. Bunu duyan seçmen de “Bunlar daha kendilerine söz geçiremiyorlar, birbirleriyle anlaşamıyorlar. Bizi mi yönetecekler” diyor haliyle.
Seçimlerde CHP’nin oyunun İzmir’de ve Küçük Menderes Havzası’nda bu şekilde olacağını ve ülke genelinde yüzde 25 oy barajı civarında kalacağını birçok konuşmada dile getirip söylemiştik. Seçim sürecinde yazılı olarak dile getirmesek de, gerek partililerle, gerekse vatandaşla temaslarımızda beyan etmiştik. AKP ise seçim sürecinde elindeki imkanları iyi kullandı. Vatandaşın gönlünü almayı bildi. Kırsaldan yüksek oy alacaklardı elbet ama merkezde de oylarını yükselterek, vatandaşın henüz değişime hazır olmadığını gösterdi.
Sonuç olarak 12 Haziran genel seçimlerini üst kademe yöneticileri her ne kadar başarı olarak kabul ettiyse de bu sonuç CHP için büyük bir başarısızlıktır. Seçimin kazananı AKP ve BDP’dir. Baykal istifa etmeden önce yüzde 30 barajını zorlayan CHP oyları, referandum sürecinde çıkan ‘hayır’ oylarının yüzde 30’undan fazlasına sahip bir CHP’nin bu seçimlerde aldığı oy, partinin söylemini yitirdiğinin bir göstergesidir. Muhalefeti iyi yapamayan ve guardı düşmüş bir boksör gibi bekleyen CHP bana göre AKP’den (halktan) büyük bir yumruk yemiştir.
Tabii bundan sonra kazan kaynayacak, parti içindeki muhalif kesimin sesi yükselecek. Bu da CHP’yi bir kongreye sürükleyecek gibi görünüyor. Deniz Baykal ve Önder Sav yanlıları (13 Hazirancılar) bu fırsatı kaçırmazlar ve Kılıçdaoğlu’nu koltuğundan etmek için her türlü denemeyi yaparlar. Zaten atak yapmaya da başladılar…