Okuyucularımızın malûmudur, AKP. Hükümeti Adalet Bakanlığı, bir seri kanun tasarısı hazırlayarak meclis gündemine taşıdı. 25 maddelik (şimdilik) bu kanun tasarı demetini, basında Hitler Almanyası’nın uyguladığı kanunlara benzetenler de var, savunmaya çalışırken CNN deki açık oturumlarda A. Selvi gibi rezil olanlar da. Bu tasarılardaki maksat belli. Cemaatin Okullarına, Yurtlarına, insan hayrına çalışan tüm kurumlarına el koymak.

            Hükümet yolsuzluk batağından kurtulabilmek için uydurdukları “paralel yapı” safsatasına sımsıkı sarılarak akıl almaz yollara başvuruyor. Devamlı bir kara propaganda ile kitlelere cenneti cehennem, cehennemi cennet olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Ben de soruyorum:

1 – Onca yolsuzluk delili ortada. Peki Emniyet ve Yargı’da Cemaat yapılanması için bir tek deliliniz var mı? Aylardır, neden bir tek delil gösteremiyorsunuz? RTE başta olmak üzere, AKP. li siyasetçiler “böyle bir algı var” kelâmından başka bir şey söyleyemiyorlar. İnsanları algılarla değil, delillerle mahkûm edebilirsiniz.

2 – Cemaatçi kimdir? Bir kriteri var mıdır? Söyleyemiyorsunuz. Zaman Gazetesi okumak mı? Hoca Efendiyi sevmek mi? Türkçe Olimpiyatlarını alkışlamak mı? Hükümeti eleştirmek mi? Hukukun gereği olarak suçların soruşturulmasını istemek mi? Çocuğunu, torununu Körfez Dershanesine göndermek mi? Bu dershanelerde öğretmen olmak mı? Sahi! Nedir Cemaat mensubu olmanın ölçüsü? Bu konularda mâlum zevattan tık yok.

Çünkü Gülen Hareketi, bir kadro hareketi değil. Irk, dil, renk ayırımı yapmayan kalp ve zihin hareketidir…

3 – Sizin, suç fişlerine göre “F tipi” diye yaftaladığınız insanların bunca yıldır hukuk ve kanunlara aykırı eylemleri görülmüş müdür? Darbe Dönemlerinde asker bulamadı. Siz zaten gösteremiyorsunuz.

            Devlet kadrolarında “Cemaat’e yakın” diye suç işleyerek fişlediğiniz kişilerin zerre kadar kanunlara aykırı bir eylemini tesbit etmiş olsaydınız, canlarına okuyacağınızı, zindanlarda çürüteceğinizi tüm insanımız görüyor ve çok iyi biliyor.

            Bakınız esas sorun şudur: “Gülen Hareketi’nin her şeye hatta siyasete rağmen hukuka ve adalete dayanması ve hukuk, demokrasi dışı her faaliyete mesafeli olmasıdır. Gülen Hareketi işte tam bu noktada siyasetten ayrışır!

Gülen Hareketi’nin ısrarla hukuk ve demokrasi istemesi, siyasal iktidar tarafından ‘sorun’ olarak algılanmaktadır.

4 – Devlet kademelerinde; özel dünyasında Ülkücü, solcu, devrimci, sosyal demokrat, liberal, mason vb. kamu görevlileri olduğu gibi, Gülen Hareketi’ni takdir eden, Hocaefendi’yi sevenler de doğal olarak bulunacaktır.

            Sizin değerlendirmedeki ölçünüz nedir? Vatanseverlikse, Vataseverlik, dürüslükse dürüstlük, ahlâksa ahlâk. Koyun terazinize bu insanları bakalım.

Hukuka uygun hareket edip, görevini liyakatla yapan, Kamu Görevlilerini sürgünlerle, tasfiyelerle taciz etmek, kalp ve zihinlerdeki düşünce ve sevgileri cezalandırmak olmuyor mu?

Evet!.. Hükümet düşünceleri cezalandırmaktadır. Hem de hiçbir delili olmadan…

            Saygılarımla..