RUHSUZ… DUYARSIZ…”BANA NE”Cİ… “NEMELÂZIM”CI…
 
İlginç bir “toplum” olma yolunda hızla ilerliyoruz… Umursamaz, önemsemez, tepkisiz!..
Ülkemizde yaşanan olaylara bu kadar “vurdumduymazlık” hayra âlamet olmasa gerek. Hükümetin bir bakanı çıkıyor “sivil şehit” kavramını ortaya atıyor ama bizim insanımız öylece bakıyor. Hatta öyle ballandıra ballandıra anlatılıyor ki kavram, kendilerini “şehitlik mertebesini” verme makamı gibi görüyorlar. Peki biz ne yapıyoruz? Koskocaman bir “HİÇ”… Kurumu da, kişisi de, “akil”leri de, din bezirgânları da…
Diğer bakanımız çıkıyor “benzin-doğalgaz-elektrikzamları”nın bir zaruret olduğunu söylüyor. Sosyal bir toplum(!) olan ülkemizde ise insanlar “sus pus” olmuşlar. Ciddi anlamda medyada bile tepki yok…
“kanıksadık” galiba bu durumu!.. Ya da …
Bir bakanımız da benzin zammı konusunda “arabaya değil, bisiklete binin, üstelik zamdan da etkilenmezsiniz” diye de akıl veriyor, “cehl-i cühelâya”… Biz ise anlı şanlı bakanımızı alkışlamaktan geri durmuyoruz, vesselâm…
Bir üsteğmenimiz şehit oluyor. “Etkili ve yetkilimiz” annenin feryadı karşısında sadece “inşallah” demekle yetiniyor. Sanki “kürt açılımı” nı başlatan “onlar” değil, hele hele bu ülkeye “Habur rezaleti”ni yaşatanlar, hiç değiller… Peki, biz ne yapıyoruz? Cevabı belli değil mi? Koskoca bir “HİÇ”…
O kadar çok ki!...
Adam devlete meydan okuyor, devlet görevlilerini alenen üstelik milletin meclisinin kürsüsünden tehdit ediyor… Bizde yine “TIK” yok !...
Bir bahaneyle ülkemizin belli yörelerinde iç isyan provaları yapılıyor, Molotof kokteylleriyle etrafı harman yerine çeviriyorlar, yakıp yıkıyorlar, “TC”nin her malına zarar vermekten sadistçe zevk alıyorlar… Biz mi? Sormayın gitsin!... Umurumuzda bile değil.
Nasıl olsa “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” felsefesi ruhumuzun derinliklerine işlemiş ya…
***
En iyisi susmak mı dersiniz?
Galiba…
Galiba da; susmak çözüm mü ki?
1980 yılından beri susan bu “halk” artık hakkını aramamalı mı?
 “Bi’at” kültürü yerleştiğinden beri “emme basma tulumu” gibi kafasını sallamaktan kurtulmamalı mı?
 “Kol kırılır, yen içinde kalır. ” da… Kırılmadık yerimiz kalmadı ki!...
Sözü “söz” ile kapatmaya ne dersiniz?
“Lâyık olduğunuz şekilde yönetilirsiniz…”